24 Mart 2015 Salı
Askıda Kalın!


Bilinçli bireyler miyiz? Bilinçli olduğunu zanneden bireyler miyiz?
Tüm fizyolojik ihtiyaçlarımız gibi bizimle ömür boyu yaşaması gereken, kalbimizi doyuracak bir bilinç sistemi : “sosyal sorumluluk bilinci”



Hepimiz sosyal sorumluluk bilincine sahip olduğumuzu ve bu konuda aktif olduğumuzu düşünürüz. Ne yazık ki aksiyon kısmında örnek vermemiz gerektiği zaman bir türlü son dahil olduğumuz sosyal sorumluluk projesini hatırlayamayız. Oysa ki sosyal sorumluluk için en büyük proje hayatımız.

Bizlere küçüklüğümüzden beri aşılanan, Yaşlı birinin ağır poşetini taşımak, yaşlılara karşı daha sevecen ve anlayışlı yaklaşmak veya bir görme engellinin karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olmak hepsi projenin parçası.




Ve şimdi hayatımızın her anına uygulayabileceğimiz bir örnek daha bizimle.


Askidanevar.com internet sitesi sosyal sorumluluk bilincinde kimseleri üniversite öğrencilerine ücretsiz yemek sağlamak için yönlendiren müthiş bir proje! Bu proje ile gönüllüler sipariş verirken istedikleri sayıda ürünü askıda bırakabiliyorlar. Ve bu sayede üniversite öğrencileri kimliklerini göstererek faydalanıyorlar.
Site aracılığıyla Askıda nedir? Hangi lokasyonlardadır? Nasıl çalışır? Kimler içindir?  Gibi tüm bilgilere ulaşabiliyoruz.

Askıda Mantığı…
Bu portal sadece üniversite öğrencilerine ücretsiz yemek sağlamak amaçlı olarak gözükebilir. Ancak uluslararası anlamda bir çok ülke bunu tüm restoranlarda öğrenci veya  yardıma muhtaç tüm insanlar için uygulamakta.


Önemli olan bu mantığı aşılamak. En yakınımızdaki ekmek fırınına, her gün kahve aldığımız kişilere bu mantığı aktarıp ihtiyacı olan insanlara destek olabiliriz. Bir kişi için bile fayda sağlar isek ne mutlu bizim sosyal sorumluluk bilincimize J

Read more
16 Mart 2015 Pazartesi
İK'da Sherlock Holmes Metodu!


Sherlock Holmes deyince aklınıza İngiltere’nin dedektif rolü ile ünlenmiş efsanevi akıl yürütme yöntemleri ile tanınan kahramanı gelecektir; peki birçok kitabını okumuş bizler bu efsanenin akıl yürütme yöntemleri ve teorileri üzerinden İK’yı yorumlamaya kalksak ortaya neler çıkar bir bakalım J

Birkaç genel maddesi ile başlayacak olursak;

1.       Holmes bir davayı ele alırken, işlenen suçun beraberinde gelen tüm duygu ve varsayımları ayıklayarak, olabildiğince objektif bir bakış açısına ulaşıyor. Bunu İnsan Kaynakları açısından değerlendirecek olduğumuzda, biz İK’cıların İşe Alım’dan tutun da Çalışanların Düşüncelerini anlamaya ve yaklaşımı belirlemeye kadar tüm davranışlarımızın duygulardan arınmış, objektif olarak yapılması gerektiği düşüncesi hakim bu yaklaşımda. Peki, hepimiz böyle yapabiliyor muyuz sorusunu getirelim akıllara ya da yapmazsak ne kaybederiz ki düşüncesi… Hemen söyleyelim; çalışanların ve insanların ya da adayların gözündeki inandırıcılığınız!

2.       İşe en basitten yani görünen en basitten başlayın ve tümden gelim metodunu takip eden diyen Holmes, size en kolay gelen ama yapmaktan kaçındığınız her ne ise o’nunla başlayın ve ideallerinize göre seçenekleri daraltarak doğru sonuca ulaşın demek istiyor aslında. Tabi durum bu sonuçla bitmez, bitmemeli de.. Hayat devam ediyor, şartlar değişiyor. Değişen zamana mevcut şartlarla devam edilmeyeceğini bırakın İK’yı herkes biliyor. Olunduğu yerde kalınmaması için herkesin kendini de geliştirmesi ve yenilemesi de gerekiyor.

3.       Holmes, bu kadar akıl yürütme ve detaylarda gizlenen gizemi çözerken hangi yöntemlerden yararlanır dediğimizde;


-          Farkındalık ve Motivasyon

Zihnin her daim gözlem yapabilmesini sağlayan farkındalık ile bilinçle ve isteyerek işini yapma hali olan motivasyon.. Peki bu ne ifade eder sorularını duyar gibiyiz. Bu, sizin hedefinize ulaşma ve başarılı olma ihtimalinizi yükseltir.


4.       Kitaplarını okuma şansı bulursanız iki yakın arkadaşın olayları yorumlama biçimlerinin birbirinden çok farklı olduğunu göreceksiniz. Bu olayları ele alış ve tecrübelerinden kıyasla yapılan çıkarımlardır. Ve Holmes verdiği ilk izlenimin sonunda doğru sonuca götürüyor olsa bile bunun ilk izlenim olduğunun unutulmaması gerektiğini ve esas sonuca ulaşmamız için sadece görünenle yetinmeyip araştırıp ve her şartta kendimizi geliştirirerek istenilen sonuca ulaşmamız gerektiğini hatırlatır bizlere. Buradan yapılan çıkarım; hedeflenen iş konusunda alınan teklif, beklenilen/istenilen bir pozisyon ya da terfi, alınmak istenen bir eğitim vs.. Kariyer Gelişimini ve Yönetimi üzerinden gideceğimiz bu konu biz İK’cılar için ilk hedefe ulaşıp bırakmayarak, devamını getirerek ve esas sonuca ulaşmak için bir ipucu ya da basamak olacaktır.



Peki efsanevi bir kahraman ve İK’nın birleşiminden bahsederken bitti mi burada?

Tabi ki hayır.. Devamı yakında J
 






Read more
5 Mart 2015 Perşembe
İşveren Markasına Giriş..


Son günlerin en çok konuşulan ve gerek işverenleri gerekse çalışanların işletmeleri bakış açısını etkileyen kavram olan İşveren Markasının ne olduğundan söz ederek konuyu incelemeye başlayalım..


İşveren Markası Denilince ne anlıyoruz?
Yukarıda bulunan resimden de anlaşılacağı üzere, İşveren markasının yüzü İnsan Kaynakları olarak tanımlayabiliriz ancak bu tanımı bu haliyle bırakırsak, eksik ve yavan olacaktır. Öncelikle işveren markasının tanımından başlayarak devam edelim İnsan Kaynakları ile ilişkisine.

İşveren markasının İK’ya etkisi üzerinde duracak olursak;


  İşgücü devir hızını düşürür,
ü  Nitelikli işgücünü çekme konusunda etkilidir,
ü  Çalışan motivasyonunu belirler,
ü  Aidiyet duygusu oluşturmada ilk ve tek etken olmasa da, etkilidir.
ü  Mutlu çalışanlar oluşturmak için etkinlik oluşturulmasında rol oynar,
ü  Kurum kültürü oluşturulmasını sağlar,
ü  Performansa direk olmasa da endirekt olarak etki eder.

Yukarıda değindiğimiz etkiler üzerinden gidecek olursak, İşletmeleri başarılı kılan kar oranları değil; işgörenleri motive ve memnun etme düzeyleri olarak konumlandırıldığı şu günlerde, siz bu açıdan bakamazsanız yüksek nitelikli çalışanları kaybetmeye mahkum olursunuz.
Her ne kadar yukarıda bu şekilde değinmiş olsak da, bu kavramdan sadece İnsan Kaynaklarının görevi olduğu olgusunu çıkarmak bizleri bir yanlışa sürükleyecektir. İşveren Markası, İnsan Kaynaklarının öncülüğünde tüm birimler ve yönetim tarafından desteklendikçe anlam kazanır. Bu bahsettiğimiz kriterleri maddelendirmek istersek, temel de 4 ana kriter karşımıza çıkacaktır. Bunlar;
1.       Sürdürülebilir olmak :
Sürdürülebilir işveren markaları, bunu sadece insanların dışarıdan uygulanıyor olduğunu kanıtlamak için uğraşmıyor. Bu çalışmaları şirket kültürlerine yaymaya çalışarak gerçeklik taşır nitelikte yapıyorlar.
2.       Pes etmemek :
İşveren markası çalışmaları yapma hazırlığındaki şirketler, 'Bir de bu mu çıktı?' sorusuyla karşı karşıya kalabiliyor. Bir kısmı, bu konsepti duyar duymaz çalışmadan hemen vazgeçiyor, bir kısmı da pes etmeden konsept konusunda çalışmaya devam ediyor. Devam eden şirketler başarıya ulaşıyor.
3.       Başarılı olan şirketlerin hiçbiri, 'Tüketici markası güçlü ise işveren markası da güçlüdür.'
paradigmasına yaslanmıyor.
4.       Yukarıda özellikle değindiğimiz gibi; sadece insan kaynaklarının, kurumsal iletişimin ya da iç
iletişimin işi olarak görmeyerek, konunun bütünsel bir biçimde ele alınması gerekliliği. İşveren markası çalışmaları şirketin pazarlama, iletişim ve insan kaynakları departmanları ile üst yönetimin desteği alınarak tamamen entegre biçimde gerçekleştiğinde başarıya ulaşacaktır.

İşveren Markasına Giriş olarak başladığımız bu yazımızın, konuya daha derinlemesine incelediğimiz ve katkı yaparak geliştireceğimizi umduğumuz yazılarımızla devam ediyor olacağız..

İK Geliştirme platformu olarak İşveren Markası farkındalığı yaratabiliyor ve keyifle okunmasını sağlıyor olmak dileğiyle J
Read more

Follow Me